Anima ve Animus (Jung): Her bireyin ruhunda karşı cinsin bir imgesini taşıdığı teorisidir. Cinsel çekim, aslında kişinin kendi içindeki "eksik parçayı" (kolektif bilinçdışındaki arketipi) dış dünyada birine yansıtmasıdır.
Bu kışkırtıcı cümle, iki insanın asla tam anlamıyla bir olamayacağını, araya her zaman dilin ve bilinçdışı fantezilerin girdiğini savunur. Biz partnerimizi değil, onun üzerindeki kendi kurgumuzu arzularız.
cinsellik tamamen karşı tarafın bizim üzerimizde, bizim de karşı taraf üzerinde uyguladığı devam eden bir fantazidir. gerçek değildir.
o yüzden aslında "bizim" ya da "onun" güzel ya da belli bir şema içinde olması gerekmez. o zaten bizimle değil, kendi fantazisiyle sevişir. biz sadece bir "gerçekleştirme" simulasoyunun etki arttırıcı somut "benzeriyiz".
Gizli Ovülasyon ve Bağ Kurma: insan dişisinin ovülasyon dönemini gizlemesi, evrimsel süreçte "erkek yardımı ve sadakati"ni sağlamak için geliştirilmiş bir mekanizma olarak teorize edilir.
Cinselliğin Tarihi (Michel Foucault): Foucault, cinselliğin bastırılmasından ziyade, sürekli "konuşularak" ve "sınıflandırılarak" bir denetim mekanizmasına dönüştürüldüğünü savunur.
Sapiyoseksüellik ve Demiseksüellik gibi Modern Terimler: Bunlar sadece etiket değil; zihinsel ve duygusal bağın, saf biyolojik çekimin önüne geçtiği evrimsel ve kültürel yeni sentezlerdir.
Helen Fisher’ın Üç Aşamalı Aşk Teorisi: Cinsel isteğin (Lust), romantik çekimin (Attraction) ve uzun süreli bağlılığın (Attachment) beyinde farklı bölgeler ve hormonlar (testosteron/östrojen, dopamin ve oksitosin) tarafından yönetildiğini savunur.
Cinselliği bir "tenin deneyimi" ve "öteki ile karşılaşma" olarak gören felsefi kanattır.
Bedenin Fenomenolojisi (Maurice Merleau-Ponty): Bedenin sadece bir et yığını değil, dünyanın algılanma biçimi olduğunu savunur. Cinsellik burada "iki bilincin beden aracılığıyla birbirine dokunması" olarak betimlenir.