"Bilgeliğini ve çılgınlığını, ancak tahmine göre, dinleyen hoşuna gidecek kadar açığa vururdu; asla fazlasını göstermezdi. Karşısındakine, heveslendiği kadarıyla verirdi; daha bir şey beklemeyenler, bir şey bulamazdı ya da ancak hafif bir köpük düşerdi paylarına."
"Dudaklarınız hoşuma gitmiyor; hiç yalan söylememiş birinin dudakları gibi dümdüz. Size yalan söylemeyi öğreteceğim, dudaklarınız antik masklarda olduğu gibi güzel ve kıvrımlı olacak."
"Hazret isa adama yaklaşmış, omzuna dokunup sormuş: ‘Niçin böyle yaşıyorsun?’ Adam dönmüş, Hazret isa’yı tanımış ve yanıtlamış: ‘Ben cüzzamlıydım, beni sen iyileştirdin. Niçin başka türlü yaşayayım?’"
hedefe ulaşınca her şeyin bozulacağı, yani çürüyeceği sorunsalı
dostlarımdan biri asla bir roman yazamayacağımı iddia ettiği için
birkaç günde yazdım onu.
Yazmak o kadar canımı sıkıyor ki!” Sonra birden bana doğru eğilip devam etti: “Hayatımın en büyük dramı nedir, biliyor musunuz? Ben bütün dehamı yaşamıma harcadım; yapıtlarıma yalnızca yeteneğimi harcadım.”
"Mektupta haksız yere suçlandığını düşündürecek bir şey olursa, sana haksız yere suçlanabileceğin bir hatanın bulunmasına şükretmen gerektiğini hatırla."
"Yazarca bir biçimde düşüncelerle yaşamayı kesinlikle beceremeyip yalnızca düşünce şiddetine sahip oluşunu; tutkularının ise fırtınalı olduğunu görüyorum."
"Ama benim hatam, senden ayrılmamak değil, fazlasıyla ayrılmaktı. Anımsadığım kadarıyla, seninle dostluğumu, düzenli olarak her üç ayda bir noktaladım. Sen her defasında, ricalar, telgraflar, mektuplar, senin arkadaşların, benim arkadaşlarım aracılığıyla, buna benzer yollarla, seni yeniden kabul etmemi sağladın."